Subscribe Us

Header Ads

KİŞİLER HUKUKU BÖLÜM 2

Medeni Hukuka giriş ve kişiler hukuku
Kişiler Hukuku

 HISIMLIK
Hısımlık, doğal ya da belirli ilişkiler sonucu, kişi ile belirli kimseler arasında kurulan ve hukuki sonuçlar doğuran bir bağdır. Kanunda iki türlü hısımlıktan söz edilmiştir fakat bir üçüncü de kabul edilir:
a. Kan hısımlığı: Kan bağından doğar, biyolojiktir.
b. Kayın hısımlığı: Evlenme sonucu kurulur.
c. Evlat edinmeden doğan hısımlık: Hâkim kararıyla kurulan hısımlıktır.
A. Kan Hısımlığı
Biri diğerinden gelen ya da ortak bir kökten gelenler arasındaki hısımlıktır. Biyolojik bir ilişkiden doğar.
Üstsoy – altsoy hısımlığı ve yansoy olmak üzere ikiye ayrılır:
A.1) Üstsoy – altsoy hısımlığı
Üstsoy yukarı doğru düz çizgiyle devam eder. Ana-baba, büyük ana-büyük baba, gibi yukarı doğru gider,
altsoy ise aşağı doğru düz çizgiyle devam eder. Çocuklar, torun, torunun çocukları, torunun torunu, vb.
A.2) Yansoy Hısımlığı
Ortak kökten gelen kişiler arasındaki hısımlığa yansoy hısımlığı denir. Bir kimsenin kardeşleri, kardeş
çocukları, kardeş torunları ya da amca, dayı, hala, teyze, büyük amca, büyük hala, büyük teyze, vb.
Yansoy hısımlığı, tam ya dayarım kan olabilir:
- Tam kan yansoy hısımlığında ortak köklerin ikisi de aynıdır. Örneğin, aynı anne ve babadan gelen
kardeşler.
- Yarım kan yansoy hısımlığında ise ortak köklerden (sadece anne veya sadece baba) birinin ortak olması.
Örneğin anneleri ayır babaları ortak olan veya babaları ayrı anneleri aynı olan kardeşler.
A.3) Hısımlığın Derecesi
MK 17’ye göre “Kan hısımlığının derecesi, hısımları birbirine bağlayan doğum sırasıyla belli olur.
(M.Dural’da doğum sayısıyla denmektedir.). Örneğin, bir çocuk ile ana ve babası arasında birinci dereceden (birdoğum), büyük ana ve büyük babaları ile ikinci dereceden (iki doğum), kardeşleri ile yine ikinci dereceden (iki doğum);amca, dayı, hala ve teyzesi ile üçüncü dereceden hısımlık bağı vardır.
A.4) Kan Hısımlığının Önemi ve Sonuçları
- Evlenme Yasağı: Derece ne olursa olsun altsoy ve üstsoy ile üçüncü dereceye kadar yan kan hısımları ile evlenmek yasaktır. (Yani yeğen ile amca, dayı, teyze ve hala)
- Yasal ve Saklı Pay Mirasçılık: MK’ye göre (eş, evlatlık ve devlet dışında) altsoy kan hısımları (çocuk, toun,torun çocukları…) ve üstsoy birinci derecedeki (ana ve baba) kan hısımları saklı pay mirasçılarıdır.
- Vesayet: MK 414’e göre vasi atamada kan hısımlığı tercih sebebidir.
- Dernekte Oy Kullanma Yasağı: Dernek üyesi; dernekle kendisi, eşi ya da üstsoy-altsoy arasındaki işlerde oy kullanamaz.
- Tanıklıktan Kaçınma: Bir davada, taraflardan birinin altsoyu ve üstsoyu ile üçüncü dereceden dahil yansoy hısımları tanıklıktan kaçınabilirler.
- Hâkimin Davaya Bakma Yasağı ve Red Sebepleri: Hâkimin altsoy ve üstsoyu ile üçüncü dereceye kadar yansoy hısımlarının davasına bakması yasaktır. Dava, dördüncü dereceye kadar yansoy hısımları ile ilgili ise hâkim bizzat kendisini reddeder veya taraflar onu reddedebilirler.
- Anonim Ortaklıklarda Denetçi Olma Yasağı: Anonim ortaklık yöneticilerinin altsoy ve üstsoyları ile
üçüncü derece dahil yansoy hısımları denetçi olamazlar.
B. Kayın Hısımlığı
Kayın hısımlığı evlenmeden doğan bir hısımlıktır. Eşlerden birinin kan hısımları, diğerinin kayın hısımlarıdır.
Eşlerin kan hısımları arasında kayın hısımlığı yoktur. Evlenen eşler arasında da kayın hısımlığı yoktur.
Evlenmenin herhangi bir sebepten dolayı sona ermesi kayın hısımlığını ortadan kaldırmaz. Ancak evlilik bittikten sonra ayrılan eşlerin yeni bir kan hışmının olması hâlinde (yeniden evlenmesi), bu kan hısımı ile eski eş arasında kayın hısımlığı meydana gelmez.
Kayın hısımlığı da kan hısımlığı gibi altsoy-üstsoy ve yansoy hısımlık olarak ikiye ayrılır. Eşlerden birinin üstsoy-altsoy kan hısımı, diğerinin aynı derecede üstsoy-altsoy kayın hısımı olur. Yansoy hısımlığı için de aynı şey geçerlidir.
B.1) Kayın Hısımlığının Önemi ve Sonuçları
- Evlenme Yasağı: Kayın hısımı evliliği son bulsa bile, eşler birbirlerinin altsoy-üstsoy kan hısımları ile
evlenemezler.
- Vesayet: Kayın hısımlığı vasi atanmada tercih sebebidir.
- Tanıklıktan Kaçınma: Taraflardan birinin, evlilik sona ermiş olsa bile, altsoy-üstsoy ya da ikinci derece dahil, yansoy sıhri kayın hısımı olma tanıklıktan kaçınma sebebidir.
- Hâkimin Davaya Bakma Yasağı: Davanın kayın hısımlıkları ile ilgili olması hâlinde, hâkimin bu davaya bakması yasaktır.
C. Evlat Edinmeden Doğan Hısımlık
Bu hısımlık, evlat edinen ile evlatlık arasında mahkeme kararıyla kurulur. Sadece evlat edinen ile evlatlık ve onun altsoyu arasında bir hısımlık ilişkisi doğurur. Evlatlık, evlat edinenin evlilik içi çocuğu durumuna girer. En önemli sonuçları:
- Evlatlık ve altsoyu, sadece evlat edinene mirasçı olurlar. Evlat edinen ise evlatlığın mirasçısı olamaz. Aynı şekilde evlatlık ve altsoyu, evlat edinenin kan hısımlarına mirasçı olamaz. Buna karşın, evlatlık ve
altsoyunun kendi kan hısımlarına karşı olan mirasçılıkları da devam eder.
- Evlatlıkla evlat edinen ya da bunlardan biri ile diğerinin karı ya da kocası ya da altsoyu arasındaki evlenme mutlak butlanla sakattır.
- Evlatlık ilişkisi ile ilgili davalarda hâkimin hısımlık ilişkisi mevcutsa hâkimin davaya bakması yasaktır.
YERLEŞİM YERİ (İKAMETGÂH)
Kavramsal Açıklama
Yerleşim yeri bir kişinin hayat ilişkilerinin ve faaliyetlerin merkezi olan yer olarak tanımlanabilir.
Yerleşim yeri bir kişinin oturduğu yerden farklıdır. Bir kişinin oturduğu yer (konutu) onun fiili ilişkisidir,
yerleşim yeri ise hukukî bir kavramdır. Bir kişinin birden fazla konutu olabilir faka sadece bir tane yerleşim yeri olabilir.
Yerleşim yerinin özel hukuk ve kamu hukuku yönünden önemi bulunmaktadır. Kişiye karşı ya da kişi
tarafından davanın nerede açılacağı, adlî tebligatın nereye yapılacağı hep kişinin yerle bağlantısına göre
düzenlenmiştir.
Kamu hukuku yönünden, kişinin seçimlerde nerede oy kullanacağı, hangi vergi dairesine vergi ödeyeceği ya da nereden sürücü ehliyeti alacağı da kişinin yerle olan ilişkisine göre tespit edilir.
Yerleşim yeri iradi ve kanunî olarak ikiye ayrılmaktadır.
Yerleşim Yerine Hâkim Olan İlkeler
a. Teklik İlkesi
Türk hukukuna göre bir kimsenin aynı zamanda birden fazla yerleşim yeri olamaz. Bir kişinin birden fazla yerle ilişkisi bulunabilir. Kişi bu yerlerden hangisini yerleşim yeri olarak seçtiğini açıklamamışsa, bunu hâkim belirler.
Hâkim bunu yaparken bütün durumları göz önünde bulundurur, kişi ile arasında en sıkı bağlantının bulunduğu ya da
sürekli oturma niyetinin olduğu yeri yerleşim yeri olarak tespit edilir.
Tüzel kişiler hakkında da yerleşim yerinin tekliği ilkesi geçerlidir. Ancak bu kural “ticari ve sınai kuruluşlar hakkında uygulanmaz” yani bu kuruluşlar birden çok yerleşim yeri edinebilirler.
b. Zorunluluk İlkesi
Herkesin mutlaka bir yerleşim yeri olmalıdır. Bir kişinin yerleşim yerinin saptanması mümkün olamıyorsa onun halen oturduğu yer onun yerleşim yeri sayılır.
Yerleşim Yerinin Türleri
a. İradi (Bağımsız) Yerleşim Yeri
Bağımsız kişiler yerleşim yerlerini serbestçe kurabilirler. MK 19’a göre “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.” İki şartın gerçekleşmesi aranır: sürekli olarak oturma ve yerleşme niyeti.
Yerleşme iradesi sübjektif bir unsurdur. Eğer irade açık bir şekilde açıklanmamışsa bunun hâl ve durumun gereklerine göre saptanması gerekecektir. Esas olan, o kişinin hayat ilişkilerinin merkezi olmasıdır. Yerleşim yeri kurulduktan sonra, geçici ayrılmalar yerleşim yerinin devamlılığını etkilemez.
- Süreklilik: Sadece oturmak değil de sürekli oturmaktır. Ancak ebedilik anlamına gelmez. Belirsiz ya da süresiz olması yeterlidir. Bir başka deyişle hayat faaliyetlerinin merkezi hâline getirecek nitelikte devamlı sayılabilecek bir oturma yeterlidir.
- Niyet: Bir kimsenin oturduğu yeri hayat faaliyetlerinin merkezi hâline getirmeye ilişkin amacıdır.
(M.Dural)
Yerleşim Yerinin Değiştirilmesi
MK 20’ye göre “Bir yerleşim yerinin değiştirilmesi yenisinin kurulmasına bağlıdır. Dolayısıyla yeni bir
yerleşim yeri kurulmadıkça önceki devam edecektir.
b. Kanunî veya Yasal (Bağımsız Olmayan Kişilerin) Yerleşim Yeri
Burada kişi, yerleşim yerini serbest iradesiyle seçmemekte; kişi kanunda öngörülen yeri, yerleşim yeri olarak kabul etmek zorundadır. Velayet altındaki küçükler ve vesayet altında bulunanların durumu böyledir.
b.1) Velayet altındaki küçükler
Ana-babanın yerleşim yeri velayet altındaki çocuğun da yerleşim yeridir. Küçüğün öğrenim görmek için başka bir şehre gitmesi ve orada bir ev kiralaması hâlinde yerleşim yeri değişmez. Eğer ana-babanın yerleşim yeri farklı ise (örneğin boşanmadan dolayı) küçüğün yerleşim yeri hukuken bırakıldığı tarafın yerleşim yeridir.
b.2) Vesayet altındaki kişinin yerleşim yeri
Vesayet altındaki kişinin yerleşim yeri MK 21’e göre bağlı olduğu vesayet makamının bulunduğu yerdir.

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar